tag:blogger.com,1999:blog-23331032439359542902024-03-13T11:27:55.221-07:00jes ni povaslet's say no war for money and greed..sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.comBlogger114125tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-40407271876359564042012-08-23T07:12:00.001-07:002012-08-23T07:12:44.873-07:00GÜNÜN ARDINDAN..<span style="color: rgb(75, 169, 118); font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; text-align: justify; background-color: rgb(250, 250, 250); ">Yine akşam oluyor , gün herzaman ki gibi yaşandı ve bitti , yaşanmışlıklara bir yenisi daha eklendi...Artık hayat çizgimiz sadece avucumuzun içinde değil , her geçen an bir çizik atıyor yüzümüze , sonsuzluğa kavuşmak için gün sayıyoruz böylece..</span><br style="color: rgb(75, 169, 118); font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; text-align: justify; background-color: rgb(250, 250, 250); "><br style="color: rgb(75, 169, 118); font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; text-align: justify; background-color: rgb(250, 250, 250); "><span style="color: rgb(75, 169, 118); font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, 'Helvetica Neue', Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; text-align: justify; background-color: rgb(250, 250, 250); ">Benim hapishaneyi andıran odamda çizgiler derin ve yavaş çoğalıyor...Saniyeler bir çocuğun rüyasındaki gibi bitmek bilmiyor , kavuşmak günü gelmiyor...</span>sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-39743356484651573882012-06-19T12:22:00.001-07:002012-06-19T12:22:38.058-07:00‘’SEÇMELİ’’ KÜRTÇE DERSİ VE KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜ<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Geçtiğimiz
günlerde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeterli sayıda öğrenci bir araya
gelirse Kürtçe'nin seçmeli ders olarak alınabileceğini ve öğrenilebileceğini
belirterek, "Bu tarihi bir adımdır" dedi. Bana göre, bu adımın Kürt Halkı açısından
hiçbir tarihiliği ve önemi yoktur. Şöyle ki; Kürt öğrenciler verilen bu sınırlı
‘’hakkı’’ 5. Sınıftan sonra kazanabilecekler. Zaten 5. sınıfa kadar gelmiş olan
öğrenci, Türkçe öğretimin tüm zorluklarını yaşamıştır. Bu sorunları aşabildiyse
okuluna devam etmiş, aşamadıysa da 5.
Sınıfa gelemeden çoktan bırakmıştır bu birincisi. İkincisi, zaten Kürt
öğrencilerin seçmeli Kürt dersine ihtiyacı yoktur. Çünkü zaten, hemen hepsi
ailelerinden Kürtçeyi öğreniyor, 5. Sınıfta alacağı 2 saatlik Kürtçe dersinin
onlara hiçbir katkısı olmayacaktır. Kürt öğrenciler dışında da, Türkiye
şartlarında bu seçmeli dersi kimse almayacak, alamayacaktır. Alsa da, faşist
öğrenciler, öğrenci velileri ve hatta öğretmenler tarafından yaftalanıp,
hayattan sogutulacaktır. Bir de, 1 yıl ingilizce hazırlık okutturulup, bir şey
öğretilemeyen bir ülkede, 2 saattlik dersle kimsenin Kürtçe öğrenemeyeceği
gerçeği var ki, ayrı bir yazının konusu olacak kadar önemlidir. Bu sebeplerden
mütevellit, son derece gereksiz ve amaçsız bir karardır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bu kararın
alınmasında ki tek neden, Kürt Halkının temel hakkı olan, anadilde eğitim hakkı
sağlanamadığı için, ‘biz sorunu çözmek istiyoruz, ama şartlar henüz uygun
değil, onun için şimdilik böyle küçük adımlarla başlıyoruz’ şeklinde uygulanmak
istenen bir oyalama politikası, bir prim kazanma hareketidir. Ama herkes
biliyor ki, Türkiye’de bu ‘’şartlar’’ hiçbir zaman uygun hale gelmeyecek.
Umudumuz, bir liderin çıkması ve dogru olanı yapıp, efsane olmasıdır. Bu
liderin de dogal olarak, yönetimden
çıkması bekleniyor. Leyla Zana’da son açıklamasında bu yönde ifadeler vermiş ve
Recep Tayyip Erdoğan’nın, bu konuda gerekli adımları atacağına güvendiğini
belirtmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Gelelim
Başbakanın (ya da ondan sonra gelecek olan Başbakanın!) efsane olması için
yapması gerekenlere; <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Aslında,
Kürt Sorununun çözümü için bir çok yöntem benimsenebilir; Federalizm,
Konfederalizm, Özerklik gibi. Ama ben, Türkiye’de uygulanması daha muhtemel
olan ‘’Çok Kültürlülüğün Kabulü’’ üzerinde durmak istiyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Bilindiği gibi, Türkiye bir çok halkı içinde
barındıran çok kültürlü bir toplumdur. Fakat, Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşunun temelini oluşturan ‘’devlet-ulus’’ modeli, bu gerçeği yadsımıştır.
Bu modele göre önce devlet, sonra ulus gelir. Bu ulus belli bir proje
çerçevesinde oluşturulmaya çalışılmış, ‘’ideal Türk’’ amaçlanmıştır.
Dolayısıyla toplumu oluşturan farklılıklar teke indirgenmeye çalışılmış,
farklılıklardan zorla bir bütün yaratılamayacağı gerçeği göz ardı edilmiştir.
Bu da sorunların artarak bugünlere gelmesine sebep olmuştur. Sorunların çözümü
ise, farklılıkları bir zenginlik olarak görüp, çok kültürlülüğün önünü açmaktan
geçmektedir. Bu çerçeve de ilk olarak yapılması gerekenler ise; farklılıkları
olağan kabul etmek, her bireyin ve kültürün
yasal haklardan eşit derecede faydalanmasını sağlamak, anlaşmazlıkların
savaş ile çözülemediğini kabul edip, hukukun üstünlüğü çerçevesinde barışçıl
yollarla bu anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak ve her kültürün kendini
geliştirmesine olanak tanımaktır. Bütün bunların yapılabilmesi için Türkiye’nin
demokratikleşmeye ihtiyacı vardır. Bu koşulların oluşması tabii ki kolay
değildir. Ama savaşın bitmesi için de uygulanması zorunlu bir yöntemdir. Bu
haklar verilirse daha fazlasını isterler gibi bir paranoyadan da halk olarak
kurtulmak gerekmektedir. Sorunun çözülmesindeki en büyük engellerden biri de,
bu bölünme paranoyasıdır. Aksine, doğuştan gelen bu haklar tanındığı zaman
toplumda bir birlik oluşacaktır. Birçok, Avrupa ülkesinde de örneklerine
rastladığımız gibi, hakların tanınmasıyla üniter yapı da bir değişiklik meydana
gelmemektedir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bu
satırların yazıldığı gün, Hakkari- Dağlıca’da 8 askerimiz daha şehit oldu.
Birazdan devlet yetkilileri çıkıp, gerekeni yapacağız, artık bıçak kemiğe
dayandı tarzı açıklamalarla halkın ‘’gazını’’ alacaklar. Yine ‘’sınır ötesi
operasyon’’ söylemleri hava da uçuşacak. Ve bir sonraki şehit haberlerine kadar
bu olaylar unutulacak, her zaman olduğu gibi. Bu mu istediğimiz? Bölünme
paranoyası ya da ‘’tek devlet, tek millet’’ söylemleriyle bu iş nereye gidecek?
Bir Avrupa Birliği yetkilisinin de söylediği gibi, bizim ülkemizde asker savaşı
seviyor. Böylece her zaman siyasetin içinde kalabiliyor. Artık bu görülmelidir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Benim yukarı
da önerdiğim çözüm yöntemini tabii ki, yöneticilerde biliyor. Her dönem de
mutlaka bir Başbakan çıkıp, hakların verilmesi gerektiği gibi açıklamalar
yapmıştır. Ama sonrası gelmemiştir. Büyük olasılıkla bu savaştan rant sağlayan,
‘’derin devlet ‘’ tarafından susturulmuşlardır. İşte efsane olmakta bu ‘’derin
devleti’’ deşifre etmekten ve bu sorunu bu şekilde çözmekten geçmektedir. <o:p></o:p></span></div>sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-60548118290806643722011-11-10T05:14:00.000-08:002011-11-10T06:08:22.116-08:00Van, Bir Deprem ve Siyaset Öyküsü<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-o8RFU-ykcEwOLDQc-0WWbHQ4JM0lffT48MjKrSBypIX0ZXpAiDEB2ilqt-7tBBlZin_lpDjyDEwObS74rxyegrBHyOR0K7QyJ1_ljMbXGPEKAy5SqDcEwT124gU6I1OZ9pWsfLXUav5L/s1600/images.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 208px; height: 158px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-o8RFU-ykcEwOLDQc-0WWbHQ4JM0lffT48MjKrSBypIX0ZXpAiDEB2ilqt-7tBBlZin_lpDjyDEwObS74rxyegrBHyOR0K7QyJ1_ljMbXGPEKAy5SqDcEwT124gU6I1OZ9pWsfLXUav5L/s320/images.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5673368713689527922" /></a><br />Evet ben bir rüya görmüştüm. O kadar güzel bir rüyaydı ki. Tekrar görmek için uyumakta ısrar ettim. Ama göremedim, bi kerelikti, tadımlıktı, fazla heveslenme diyordu bana. Ben de onu dinledim, hiç bir şeye heves etmedim ki sonuçta yanılmadım. Van'da 5.6 şiddetinde bir deprem daha yaşandı. Yapılan açıklamalar depremden daha sarsıcıydı. Çevre ve Şehircilik Bakanımız, Van merkez ve Erciş en güvenilir bölgeler demişti. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Daha sonra yıkılan yerelere, kullanılabilir raporu verildiği ortaya çıktı. Sonra Kızılay'dan bir açıklama geldi. Depo'da ki 15.000 çadırı bölgeye gönderiyoruz. Peki madem, 15.000 çadır vardı, neden insanlara evlerinize girin dediniz ? diye sorduk doğal olarak. Cevapsız kaldı. İlki doğal afetti, kabul edilebilirdi, hazırlıksız yakalanılmıştı ( ki hazırlıklı olmak için daha kaç deprem yaşamak gerekiyor, kaç kişinin daha ölmesi gerekiyor? bunlar bilinmiyor. kafalar hep aynı) ama ikincisi, kesinlikle ve kesinlikle cinayettir. Türkçemiz de böyle durumlar için kullanılan güzel deyimler var ama kullanmıyorum. Son haberlere göre, 2siotel 20 bina yıkıldı. Otel sahibinin açıklaması da bakanlarınkinden farklı değildi. '' çok fazla kişi kalmıyordu.'' Bu nasıl bir zihniyettir. 1 kişi 100 kişi ne farkeder ?<div><br /></div><div> Öte yandan, Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Erciş'in İl olması için kanun teklifi hazırlıyor. Gerekçesi ise, deprem yaşanan ilçelerde ciddi önlemlerin alınması ve hızla sonuçlanması imiş. Sosyal devlet anlayışını savunan bir partinin genel başkanının, böyle bir açıklama yapması, kendisi farkında olmasa da, ona karşı ciddi tereddütler doğurur. Söylemine göre, Erciş'e daha hızlı yardım gidecekmiş. Ne olacak yani, il olunca Merkez'e yakınlaşacak mı Erciş? Kaldı ki, oraya zaten yardımlar gitti, sorun organizasyonda. Çözülmesi gereken bu. Bu öneriye, yöneltilecek daha çok soru var. Devletin, ülkenin bir toprağına, yardım elini uzatabilmesinin koşulu, İl olmak mıdır? İlçeler de yaşayanlar da bu ülkenin vatandaşı değil midir? Devlet her bir vatandaşından sorumlu değil midir? Durum böyleyse ilçelerde yaşayan vatandaşlarımızın suçu nedir? Devlet işin içinden, polis ya da jandarma gibi 'burası bizim bölgemiz değil' diyerek mi çıkacak yoksa? </div><div>Benim Kılıçdaroğlu'ndan beklentim, hükümet böyle bir adım attığında, bu sorularla hükümetin karşısına çıkmasıydı ama o teklifi yapan oldu.</div><div><br /></div><div> Yaşanan olayların sonucu, tüm bu yaşananlar bir sistem sorunudur ve Akp herzaman haklıdır. Doğal afettir, o napsındır, Allah'ın içine karışılmazdır. O öyle bir partidir ki, bu tarz söylemler bile yeter kendini ''Ak'' lamasına.. Chp ise Akp'nin bu sıyrılmalarını anlamlandırmaya çalışırken, anlamsızlaşır. İnsanlar canıyla uğraşırken o, olayları yanlış yerinden yakalar ve yanlış siyasetine devam eder. İç politikayı etkileyeceğini düşünür belki de, ama herzaman ki gibi yanılır. Yaşananların niteliği ve içeriği ne olursa olsun 9 yıldır süreç bu şekilde devam eder..</div><div><br /></div><div><br /><div><br /></div></div>sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-2885619807487136762011-11-02T00:23:00.000-07:002011-11-02T01:45:25.494-07:00GİDENLERİN ARDINDAN BİR RÜYATaksim meydanında Kürt ve Türk ailelerden oluşan kalabalık bir grup, ''barış'' sloganlarıyla, kol kola yürüyüşe geçmişlerdi. Polisler aralarına sızıp, bu yürüyüşü dağıtmaya çalışıyordu. Biraz sonra panzerlerden, silahlarını bırakmış bir şekilde inen polisler de ''barış'' sloganlarıyla gruba katıldı. Az önce dağtmak için aralara girmeye çalışsan polis, halkla kol kola '' barış'' sloganları atmaya başlamıştı bile.. Askerlerin operasyona gitmeyi reddettikleri, gerillaların ise silahlarını bırakıp, ülke sınırlarına doğru gelmeye başladıkları haberleri duyruldu meydanda ve '' barış '' sloganları daha bir gür çıkmaya başladı.. İki halk artık bir 'dur' diyordu, çocuklarını öldürenlere, siz kardeş değilsiniz diyenlere.. silah tüccarlarının, sözde bağımsızlık isteklerine, kol kola yürüyerek en güzel cevabı veriyordu.. inadına 'birlik' diyordu.<div><br /></div><div>Taksimde ki görüntüleri izleyen insanlar da bu çağrıya sessiz kalamıyor ve ülkenin dört bir yanından ''barış'' sesleri yükseliyor. Meydanlar da hep bir ağızdan Türkçe, Kürtçe şarkılar söyleniyor. Halkın gücü siyaseti devre dışı bırakmayı başardı. Kimse neler olduğunu anlamıyor. Çözülmesi imkansız denilen, yüz yıllardır süren sorun, halkların devreye girmesiyle sona yaklaşıyor. Bugün herkes barışa kilitlendi. Herkes barış için çalışıyordu. Savaş çığırtkanlıklarıyla, kardeşliğimizi unutturmaya çalışan 'reel politikçiler' suskun, bu durumu açıklayamıyorlar, sosyal bilimlerde durumu açıklayacak,böyle bir irade böyle bir teori bulunmuyor ve Türkiye'de tarih yazılıyor, dünya şokta, söz halklarda..</div><div><br /></div><div>Kızılay'dan Başbakanlığa yürüyen grup, ''barış'' seslerini daha da yükseltiyor. Hükümetin de onlara katılmasını ve bir adım atmasını istiyor. Bu çağrı yanıtsız kalmıyor. İlk olarak bütün siyasi tutukluların serbest bırakıldığı açıklaması yapılıyor. Silahlarını bırakan askeri grupla, ülke sınırlarına giren gerillalar buluşuyor ve davullu zurnalı kutlamalar yapılıyor. Bu kanlı savaşta abilerini, ablalarını, çocuklarını kaybeden binlerce insan ellerinde çiçeklerle yürüyor. Bir newroz kutlamasını andırıyor yaşananlar.. İnsanlar artık ölülerine ağlamak yerine kutlamalar yapmak istiyorlar.. İki halk arasındaki bağ hatırlandıkça, sevgi artıkça, geçmişte yaşanan tüm acılar unutuluyor.. </div><div><br /></div><div>Artık hiç birşey, hiç kimse için eskisi gibi değildi ve olmayacaktı da.. Artık çocuklar, gençler geleceklerinden umutluydu.. dağa çıkmak değildi artık sonları.. Hepsi okuyacak Doktor, Mühendis, Asker, Polis olacaklardı. Hepsinden önemlisi onlar artık, barışın simgesi olmuşlardı. Kavgaların kanla bitmeyeceğini, tecrübe edinerek öğrenmişlerdi ve belki de hayatlarındaki en kıymetli öğretiydi bu.. Kan dinmiş, barış gelmiş ve gelecek umutla şekillenmeye başlamıştı..</div><div><br /></div><div>Uyandım. Televizyonu açtım. Hakkari-Çukurca'da 24 şehit. Havadan ve karadan askeri operasyonlara başlanacağının haberini veriyor Başbakan..</div><div><br /></div><div>Canım sıkıldı. Televizyonu kapadım. Uyudum.</div><div><br /></div><div>Müthiş bir sarsıntı ve gürültü yerimden kalkmama izin vermiyordu. O anda ne yapmam gerektiğine karar vermem gerekiyordu ama korkudan düşünemiyordum. Ne oldugunu anladığımda 10 saniye geçmişti bile, hayatımda ilk kez depremi yaşıyordum. Duvarlar çatlıyordu gözümün önünde. Yaklaşık 25 saniye sonra sarsıntı bitti ve kendimi dışarı attım. Herkes dışardaydı. Çevreme şöyle bir göz gezdirdim yıkılan ev yoktu. Ama korkudan herkes dışardaydı. Az sonra bir seçim otobüsüyle hükümetten görevliler geldi. Herkesi bir araya toplayarak bir açıklama yaptı. Korkulacak bir şey yoktu. 7.2 büyüklüğünde bir deprem yaşamıştık. Çok fazla yıkılan ev yoktu. Deprem bölgesinde yaşadığımız ve bu gibi olayların herzaman başımıza gelebileceği ve hükümetin bu olaylara karşı aldığı tedbirleri açıklamıştı. Daha önce yaşadığımız acı tecrübelerden artık ders alınmıştı. Alınan vergilerle '' <b>Depremkent </b>'' ler oluşturulmuştu ve hepimiz organize bir şekilde buralara yerleştirilecektik.</div><div><br /></div><div>Bir kaç saat sonra, gruplar halinde depremkentte ki evlerimize yerleştirilmeye başlamıştık. Tek katlı, sade yapılardı. Burada herşey düşünülmüştü. Okuldan hastaneye, hastaneden postaneye kadar, hertürlü ihtiyacımız düşünülmüştü. Adeta yeni bir il'e gelmiştik. Yaşanılan şok atlatıldıktan sonra herkesin yüzü gülmeye başlamıştı. Çocuklara toplu terapiler uygulanıyor ve bu gibi olayların normal olduğu korkmalarına gerek olmadığı anlatılıyordu. Burada iş yerlerini kaybedenlerin istihdamı da sağlanıyordu. Burada yapılan kurumlarda depremzedeler çalışıyordu. Tabiki az sayıda da olsa yıkılan evler, ölen insanlar vardı. Paragöz müteaahhitler henüz temizlenememişti çünkü. Evlerini ve yakınlarını kaybeden bu insanlara, bir nevi manevi tazminatta ödeniyordu.</div><div><br /></div><div>Diğer illerden bölgeye, manevi destek vermek için çok sayıda insan geliyordu. Sanatçılar ''<b>moral</b>'' konserleri düzenlemişlerdi. Herkes depremi yaşayan insanların biran önce normal hayatlarına dönebilmesi için seferber olmuştu. Artık ''<b>Çadırkent</b>''ler yerine ''<b>Depremkent</b>''ler vardı. Geçen yıllardaki yardım geceleri yerini moral gecelerine bırakmıştı. Çünkü artık yaşananlardan ders alınmış ve herşey fazlasıyla düşünülmüştü. </div><div><br /></div><div>Uyandım. Televizyonu açtım. Van'da 7.2 büyüklüğünde deprem olmuştu. Ve evler adeta iskambil kağıtları gibi yıkılıyordu. İnsanlar sokaklarda çığlık çığlığaydı. Geçen yıllardaki tecrübelerimizden, sonraki manzarayı tahmin etmek çok zor değildi. Ölüm, yaralılar, kayıplar, yağmalar, soğuk ve karanlık..</div><div><br /></div><div>Canım sıkıldı. Televizyonu kapadım. Uyudum. </div><div><br /></div><div>Belki, hep aynı rüyayı görürsek, birgün gerçek olur, değil mi? Kimbilir...</div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div>sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-6013481867480811812011-10-05T15:05:00.000-07:002011-10-05T15:13:10.769-07:00bazen bişeyler oluyor ve yazmak istiyorsun.. kelimelri kafanda düzenlemeden, gelişigüzel salıyorsun meydana, hiç yazmaman gereken şeyleri dizginleyemiyorsun.. tıpkı hiç düşünmemen gereken şeyleri düşündüğün gibi.. bazen de yine birşeyler olur ve o birşeyler hakkında çok düşünmen gerekir, kafa patlatman gerekir tabiri caizse, ama düşünmezsin, erteler durursun, hep geriye itersin bilinçaltında.. işte ikisini birden yaşadığın anlarda, ''düşünmek istemiyorum ama bir türlü aklımdan çıkmıyor'' dediğin anlardır... işte tam bu noktada da, kapı çaldı ilham gitti arkadaş :))sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-52706056545090884632011-10-04T08:16:00.000-07:002011-10-04T08:30:25.683-07:00BURASI NERESİ? VE BİZ NE YAPIYORUZ?yaşadığımın yerin neresi olduğunu bilmiyorum.. ben nerdeyim diye uyandım, yıllar yıllar önce.. tanımlama yapmak imkansız, çünkü bir kaç saat hatta dakika hatta bir an içinde herşey tepetaklak olabiliyor yaşadığım yerde, yaptığım tanımlamalar, anlamsızca bir araya gelmiş söz öbeklerinden ibaret kalıyor.. bu günlerde( zamanı yakalamaktan uzaktayım, belki gün dediğim yüzlerce yıllık bir zaman dilimi) insanlar insanları öldürüyor, onlara göre çok geçerli sebepleri var ama ben anlamıyorum dillerinden.. nasıl bir döngünün içinde olduğumu anlamaya çalıştığım sıradan bir günde, yine tanımlamalarımın dışına çıkarak, bu sefer insanlar hayvanları öldürmeye başladılar, yine çok geçerli sebepleri vardı ama ben yine anlamıyordum.. dünya diyorlar buraya, bazen çok küçük bir yer, elimi kaldırsam tavana değebiliyorum, delip çıkmak istiyorum bu düzenin dışına.. ama bazen de o kadar büyük bir yere dönüşüyor ki, ne ben nerede olduğumu anlayabiliyorum, ne de nereye gitmem ya da ne yapmam gerektiğini.. işte böyle anlarda ( ki bu 'an' ın tanımını yapamıyorum, belki de nefes aldığım 'her an' ) sadece haykırabiliyorum, YETER ARTIK! DURUN!, onu da içten içe yapabiliyorum çoğu zaman, çünkü beni duymuyorlar ve anlamıyorlar, tıpkı benim onları anlamadığım gibi... onlar öldürmeye, savaşmaya ve yıkmaya devam ediyorlar.. ve ben bunun ne zaman son bulacağını bilmeden, nereden, ne zaman ,neden ve nasıl geldiğimi bilmediğim bu 'dünyada' yaşamaya(?!) devam ediyorum..sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-65822078692380245082011-07-15T06:01:00.001-07:002011-07-15T06:01:09.277-07:00<span class="Apple-style-span" style="font-family: 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 11px; line-height: 14px; ">bu ülkede yaşayınca insan kıyameti daha iyi anlıyor ve Allah'a hak veriyor. Bir yerde bitmeli bu çirkinlikler, savaşlar..herşey son bulsun, herkes huzura ersin..Hayatın kendini resetleme zamanı geldi.. bu kadar yorucu gündem varken, yaşadığımız hangi an'dan zevk alabiliyoruz ki zaten? bitsin de kurtulalım..</span>sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-71599100310465550272011-05-24T13:05:00.000-07:002011-05-24T13:34:29.906-07:00mal insanlar ve etkileriHayat öyle insanlarla karşılaştırıyor ki, kendim olduğuma şükrediyorum. Şikayet ettiğim bi sürü özelliğim var elbet ama en azından şikayet edilecek özelliklere sahip olduğumun farkındayım. Körü körüne bağlı değilim kendime, sorgulamayı biliyorum.. en önemlisi de beynimin ve kalbimin ''iyi'' olduğunu biliyorum.. göreceli bi kavram tabi ama kötüye göre görece kazanacak cinsten.. <div>insanoğlu neden iyilikten anlamamakta ısrar ediyor, bunu çözemiyorum. neden kasıyor bu kadar, neden zor olanı seçiyor ? çocukça sorularım var ama ciddiye alıp cevaplayan yok maalesef.. benim kendime göre cevaplarım var ama birileri hayatı bu kadar ciddiye almamak gerektiğini öğretmeli, bu tiplere.. en azından bu kadar küçük şeylere takılacak kadar değerli olmadığını bilmeliler.. ama bilemeyecekler ne yazık ki.. çünkü bu tarz cümlelerden anlayacak kapasiteden yoksunlar.. kısacası acınacak haldeler ama farkında değiller, burdan onlara kocaman bir YAZIK gönderiyorum.. kendilerine ve etrafındakilere hayatı zehir etmeye devam etsinler.. sonunda belki, acınacak halde olduklarını farkederler (iyimser olmaktan kurtulamıyorum)... kendimede sabır diliyorum..</div><div>spesifik bir tanımlamadan kaçınmak istiyorum ama bana genelde aynı özelliklere sahip mallar denk geliyor.. yada bunların hepsi aynı bilemiyorum.. bunlar genelde hiç bir halttan anlamadıkları halde çok anladıklarını sanarak sizi ezmeye çalışıyorlar.. sizde tüm iyi kalpliliğinzle alttan alıyorsunuz.. işte en büyük hata da burada başlıyor.. çünkü bu malların böyle bir olgudan haberi olmadığı için haksız olduğunuzdan dolayı sustuğunuzu sanıyorlar ve o kuş kadar beyinleriyle vitesi daha da arttırıyorlar, daha da bozuyorlar, öyle bir bozuyorlar ki önünü alamıyorsunuz.. sonuç olarak sizin gibi sabırlı bir insan bile yeteer ulan moduna geliyor.. ama onlar hala birşeylerin farkına varamadan ve kendilerini dünyanın en haklı insanı olarak görerek oksijen tüketmeye devam ediyorlar...</div>sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-10029965829028847122011-05-12T04:27:00.000-07:002011-05-13T13:38:12.488-07:00öle böleBazen bir hayal kurarsınız, bir plan yaparsınız..ve o gerçekleştiğinde bir daha hiç mutsuz olmayacağınızı sanırsınız.. Ama o hayal gerçek olupta yaşamaya başladığınızda yine sıradanlaşmaya başlar herşey.. yine mutsuzluk cümleleri kurmaya başlarsınız.. İşte bu hayattır.. saçma sapan bir döngü..sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-48240581704394423022010-12-06T14:37:00.000-08:002010-12-06T14:46:27.785-08:00deli saçmaları# 2yine yokuş aşagı gidiyorum hayatta, ne yaptığımı ne yapmak istediğimi düşünmek istiyorum frene basıp.. yine karmaşa hakim düşüncelerime,yaşantıma.. düşüncelerimi toparlayamıyorum.. ne anlatıcaktım ben,aklıma ne gelmişti de bastım yeni kayıt butonuna..bilmiyorum.<br /><br />dün çok sevdiğim biri benimle ilgili bir hayal kırıklığını dile getirdi , sanırım bunu düşünmeliyim..<br />bu hayalkırıklığına neden sebep oldum.. düşündüğü gibi miyim ben gerçekten? hayır. o zaman olduğum gibi görünemiyor muyum ben? bu soruları cevaplamalıyım.. kendim üzerine çok az düşünüyorum, sorumlukluktan kaçıyorum belki de.. düşünürsem bulurum sorunu ama ya sorunu bulduktan sonra da çözemezsem diye korkuyorum belki de.. ama korkak değilim ki ben.. Tanıdığım en güçlü insanım ben.. öle davranmalıyım ozaman.. evet,bu! bunu sölicektim işte : ÇOK GÜÇLÜYÜM !sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-3671353027326002342010-11-09T04:06:00.001-08:002010-11-09T04:06:57.511-08:00Karbon Kopya adlı kitaptaki Sevgili Kardeşim… öyküsündenArtık sadece yazıyorum; sadakatle sevmeyi sürdürebileceğim tek değer yazmak. Hafızamın oyunlarına yenik düşsem de, yazdıklarımın hangi limana ait gemiler olduğunu kestirememenin acısıyla geceler boyu terlesem de, tıpkı buradaki incir ağaçlarının birbirine benzerliği gibi ikiz ruhlu metinlerin gel-gitinde boğulsam da, benden önceki yaşamların bir karbon kopyası olmaktan öteye gidemesem de yazmaya, bitmesini istediğim güne kadar da yaşamaya devam edeceğim.sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-64451894887830891792010-11-09T03:30:00.000-08:002010-11-09T03:38:21.046-08:00deli saçmalıkları # 1tavanımda gördüğüm alternatif bi dünya var benim..aslında öyle değil midir ? hepimiz yaşadığımız dünyaya bi anlam verebilmek için alternatif dünyalar yaratıyoruz ve gerçek dünya oymuş gibi yaşamaya başlıyoruz. yani ne kadar insan varsa o kadar dünya var aslında. aslolan hangisi hiç kimse bilmyor kendininkinin doğru oldugunda emin olarak yaşarken dünya da, tanrının beynimiz olduğunu bilmeden alternatif tanrılar yaratıp tapınmaya başlıyorlar.. din bi şizofrenlik midir acaba ? kendini rahatlatmak için yaratılan bir olgu ya da ? kimse bilmiyor doğru olan ne . tek bir doğru var mı ya da, tek olmayan dünyalarımızda ?sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-83671791267990418302010-10-29T09:49:00.000-07:002010-10-29T10:21:51.734-07:00canın mı sıkkın? dogru kitabı seç,geçsinEv soğuk. Buaralar herşey soğuk gerçi. İçimi ısıtan hiçbirşey kalmadı. Donmaya terkedilmem umarım. Yaşamayı bilmiyorum ben ya da unutturdular bi şekilde. Birkaç gündür okuduğum kitaplar böyle düşünmeme sebep olsa da çok önemli etkileri de oldu üzerimde. Çok mutsuz olduğum bir anda gidip onları almakla çok iyi yapmışım. İşe yarayacağını biliyordum. Kasıtlı seçimlerdi ikiside. Beni kendime getirecek şeylere ihtiyacım vardı. Nelerdi bu kitaplar?<br /> İlki, Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan. Bu kitabı daha önce de cok duydum ama okuma fırsatım olmamıştı. Çok kızdım kendime, daha önce okumalıydım belki daha önce adım atardım bişeylere. Bir zamanlar roman okumayacağım diye büyük bir laf etmiştim. Ne kadar saçma oldugunu Tolstoy'un Savaş ve Barış'ına başlayınca anladım. Daha başlar başlamaz hissettirdi bunu bana.<br /> Neyse bilim adamı diyordum. Mustafa İnan bir İTÜ efsanesi. İnşaat Mühendisliğiyle ilgili yaptığı çalışmalarını anlamam sadece çok saygı duyabilirim. Beni etkileyen Mustafa İnan'ın edebiyattan felsefe politikaya kadar geniş bi yelpazede bilgi sahibi olmasıydı. Tam bir divan şiiri aşığı. Bazı dizeleri matematiksel olarak formülize edip öyle okuyor. Yahya Kemal'in şiirlerini ezbere biliyor ve tersten okuyor. Böyle ilginç denemeler yapıyor. Bir tür beyin jimnastiği. Bunun sürekli yapılması gerektiğinş düşünüyor zaten. Düşünmek zor, yorucu ve genelde kaçınılan bir eylemdir diyor. Halkımız düşünce tembelidir diyor. Hak vermemek elde değil. En çok ilgimi çeken dil ve kelimeler üzerine yaptığı çalışmalar.Mesela çocuk kelimesinin aslında domuz yavrusu demek oldugunu biliyor muydunuz ? kelimeleri nerden geldiğini bilerek kullanmak eglenceli oluyor. Mesela serbest aslında başı bağlı demekmiş. Daha ilginç örneklerde var. Fransız dokumacı Baptiste de Türkiye'ye gelene kadar 'patiska' olmuş. İlk boykot İrlandalı arazi sahibi Mister Boycott'a karşı yapılmış. Kelimelerin nerden geldiğini zaman zaman düşünmüşümdür ama genelde köküne bakarım birşey çıkmıyorsa sıkılır bırakırım bir tür düşünce tembelliği yaparım yani. Bunları araştırmak boş bir iş gibi gelirdi ama aslında önemli, sorgulamanın temeli buralarda atılır.<br /> Çok genç yaşta ölüyor Mustafa Hoca(56). Türkiye için büyük kayıp bence. Çünkü hep Türkiye ye hizmet için çalışıyor, yurtdışında makale yayınlamıyor Mustafa Hoca. Tabi bunun ne kadar doğru oldugu tartışılabilir ama burada niyet önemli. İçinde bulunduğumuz dönemde insanlar bırakın ülkelerine hizmet etmeyi nasıl soyabilirm diye kafa yoruyorlar, malum. Daha çok şey var anlatılacak ama siz en iyisi kitabı okuyun.<br /> Bu kitap içimde ölmüş olan birşeyleri canladırdı diyebilirm. O dönemin şartlarında Adanalı, köylü çocuğu başarabiliyorsa biz neden yapamayalım?<br /> İkinci kitap, Bir Bilim Adamının Serüveni. Söyleşi türünde bir kitap. Ünlü jeolog Celal Şengör'ün kitabı. Celal Şengör'ün düşüncelerine katılmamakla birlikte çok genç yaşta elde ettiği başarılara saygı duymamam mümkün değil. İnanılmaz hırslandırdı beni. Özellikle ortaokulda! sırf Naziler hakkında 149 cilt kitap okuması beni çok etkiledi ve kendime bir ton küfür etmeme sebep oldu. Bir uluslararası ilişkiler mezunu olarak 3-4 kitap ancak okumuşumdur bu konuda, utanç verici. Tabi tüm bu yaptıklarına ve başarılarına ragmen tam bir şımarık zengin cocuğu. Olayları yorumlayış ve kullandığı uslüp bunu acıkca ortaya koyuyor. Ayrıca Mustafa İnan'ı hayatı boyunca sadece 16 makale yazdıgı için eleştirmesi de canımı sıktı. Bunu söylerken Mustafa Hoca'nın ugrastıgı işleri,cektiği geçim sıkıntılarını ve daha bircok sorununu göz ardı ediyor. Ekmek yoksa pasta yesinler hesabı. Kitabı daha bitiremedim, bitirince daha kapsamlı bir yorum yaparım..sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-4168092363165740392010-10-07T04:42:00.000-07:002010-10-07T04:55:19.011-07:00gelecek<h3 class="UIIntentionalStory_Message"><span class="UIIntentionalStory_Names"> </span><span class="UIStory_Message">iste bir sabah uyandiginda... Hersey yine ayni ve uzun bi sùrede ayni olmaya devam edecek.. Karamsarlik ve sabir.. Ikisiyle birden basetmek zor.. Kolay olan ne kaldi ki ztn?? istediğin seylere ulaşabilmenin yolu sabır..ztn yapacak daha iyi birseyde yok..ama yol dümdüz değil sadece sabırdan oluşmuyor, yol bir yrlerde çatallanmaya baslıyo karamsarlık çıkıo karsına ve yeri gelio tüm sabretme gücünü alıo senden ama bir süre sonra güç çıkıo karsına ve dimdik ilerliosun sabır yolunda işte böyle bi devinim beklemek.. zor ve sıkıcı.. ama nası olsa beklentiler hiç son bulmayacak..ulaştıkça artacak.. o yüzden sabır ve karamsarlıkla iyi anlaşmak gerek, dillerini çözmek gerek..çok önemli şeyler oluo aslında yaşadığımız dönemde bunlarla ilgili yazmalıyım belki.. evet yazmayı da düşünüorum ama öle baştan savma olmasını istemediğim için bekliorum.. sıraya koydum herseyi..şuan önümde hakimlik sınavı var..hakim olmak istemesem de hazırlanıyorum sınava.. garip değilmi ? evet garip ama bir türkiye gerçeği.. sınava hazırlanmak bi çok şeyden koruo beni.. mahalle baskısına karşı onu kullanıyorum..mesela: - ee okul bitti napcaksın şimdi, iş buldun mu ? - kasım da hakimlik sınavı var ona hazırlanıyorum. -oo çok ii kızım hazırlan hazrlan büyük adam ol inşallah...eger cevabım bu olmasaydı -yok daha bulamadım iş arıyorum... deseydim..- 4 sene iş bulmamak için mi okudun keşke daha iyi bi yerde okusaydın da okurken işini bulsaydın.. gibi bilimum cümleler duymam olasıydı..işte böyle kim sevdiği işi yapıo ki ztn dimi.. ama yine rahat değilsin tabi gercekleri bildiğin için topu topu 10 kişi kazanacak sınavı ve onların kim olduğu şimdiden belli.. boşa kürek çektiğini bile bile çalışmak motivasyınu sıfırlıo doğal olarak..ama başka çare de yok şuan en azından zaman kazanıp, korunmak için..sonrası ne olack ben de bilmiyorum.. sabır diliyorum sadece..<br /></span></h3>sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-19182671386941772392010-06-10T11:53:00.000-07:002010-06-10T11:57:19.783-07:00bittigün itibarıyle üniversite hayatım bitmiş bulunmakta.. son olarak kamuran hocamızın müthiş soruları eşliğinde tc-ab ilişkileri dersinden muvaffak olduk.. geriye teferruatlar kaldı.. balodur kep törenidir. bizi son olarak biraraya getiren aktivitelerden sonra herkes yoluna gidecek.. yol görünmüyor,kimse nereye gideceğini bilmiyor öylece gidiyor karanlığa dogru.. sonu nereye çıkarsa artık.. ama herkes içinde yolların bir yerlerde kesişmesi umuduyla atıyor bu bilinmezliğe ilk adımlarını..sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-53484574661668332142010-03-21T18:28:00.000-07:002010-03-21T18:40:33.005-07:00durumlarNe desem,nereden başlasam.. ruh halimi anlatmak için hangi kelimeleri seçsem de tam olarak yansıtabilsem.. aslında şuan tam olarak buna odaklanamıyorum çünkü yaklasık 20 dk sonra pcnin sarjı biticek ve bu yazı yarım kalıcak.. ruh halimi anlatan başka bir yazıyı yazmaya karar vermem de baya uzun bi zamn alır kanısındayım.. her neyse önemli değil ztn yazının tamamlanması ben uzun bi süre bu ruh halinde olacagımdan dolayı yasadıklarımı aynen aktaracak hislere ve kelimelere her daim hazır ve nazır olacağım.. su bildiğim bişi var ki o da bloga yazı yazmayı cok özlemişim.. içimi dökmeyi özlemişim.. zormuş blog insanlar zormuş,saçmalıklarına katlanmak zorunda olmak yorucuymuş.. onlara bişeyleri farkettirmeye calışmak , sonra bu çabadan vazgeçip açık seçik anlatmak ve anlamadığını görmek bildiğin herseyi anlamsızlaştırma yolundayken kendini ve cevrendeki herseyi sorgulamaya baslamak bogucuymuş.. en zor olanı da tüm bunlardan ruhunu koruyabilmekmiş.. tüm değerlerini tüm berraklığıyla benliğinde saklayabilmek büyük ve kanlı bi savaştan sağ çıkabilmek gibi bişeymiş..sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-77301374547514425132010-02-12T03:32:00.000-08:002010-02-12T03:38:34.834-08:00uzun zamn olmuş yazmayalı.. yaklaşık bir ay.. hayatta bir saatn hatta bir dakikann bile çok seyler değiştirdiğni düşünürsek bir ay da, bir ay önce tahmin bile edemeyecegim seyler oldu.. kazandıklarım, kaybettiklerim oldu.. kayıplarım daha büyüktü tabiki.. aslında tek bir kayıp ama milyonlarcasına bedel..kayıp ya da yenilgi olarak nitelendirmek dogru mu bilmiyorum.. her ölüm bunu düşündürüyor bana.. her defasında anlam veremiyorum yada anlamlı bulmaktan korkuyorum.. yine ölümü yaşadık.. en derinimizde hissettik.. yeri oldurulamayacak bir boşluk bıraktı buralarda.. bundan baska birsey düşünemiyorum artık.. hergün rüyamda ardarda birileri ölüyor.. huzurlu uyu annane.. seni özlüyorum..sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-45164947558775823902009-12-31T11:30:00.001-08:002009-12-31T11:31:30.978-08:002009un son saatleri.. her yeni yıl geldiğinde, sanki ona söz vermişim gibi yalnız karsılıyorum onu, paylaşamıyor beni kimselerle kendisi :) bugun biran önce bitsin yarın olsun artıksfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-83802385480532460352009-12-27T09:59:00.001-08:002009-12-27T09:59:49.413-08:00Eğer sevgin azalacaksa gittikçe çoğalan aşkımdan, Bırak avcılar çıkarsın kalbimi yerinden! Sök at ne varsa: çamura bulanmış sevdaları, bu dağların ceylanlarını, kana susamış kontları ve senden arta kalan şu cılız bedenimi! Yok et benim olmadığım bütün şatoları. Görebileceğin bir şey kalmasın benden kalan…<br /><br /><br /> ROMEO&JULIETsfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-24879904974166084812009-12-26T10:35:00.000-08:002009-12-26T10:36:06.894-08:00a night without you seems like a lost dream...sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-18748373898246299532009-12-26T06:57:00.000-08:002009-12-26T07:01:54.495-08:00nerden baslasam bilemiyorum.. bugünkü hedefim ödeve başlamaktı ama saat 5 oldu bakınıyorum bişi bulamıorm içimde istek olmayınca.. yemekten sonra belki ciddi bi şekilde baslarım.. başlamak zorundayım bitmeli bu ödev bu hafta sonu ztn önümüzdeki hafta yalan.. yılbaşı fln.. değişik planlar var önce eskişehir sonra bi istanbul seyhati var planlarım arasında..<br /><br />mutlu olmalıyım evet ihtiyacım olan bu..<br /><br />dream theater, lie............sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-66036543513348358632009-12-18T11:29:00.000-08:002009-12-18T11:46:41.283-08:00değişen hiçbirsey yok. aynı sıkıcılık devam ediyor. aynı boğuculuk. 2009'un son günlerini bu şekilde yaşıyorum. tek aktivite nefes alma çabası. kötüyüm. kendimin farkında değilim. mantıksız mı tüm bu hissettiklerim ? daha dogrusu gereksiz mi ? bilmem ki cevap bulsam zaten bişeylere mutlu uyanacağım sabahları, mutlu uyuyacagım.. sıkıştım kaldım buraya, ruhum dar bi odada hapsedilmiş sanki.. cin aralığına* kısılmış gibiyim.. ne oldugunu anlayamadan sürükleniorum ordan oraya, işin kötüsü buna son verecek gücümde yok. üzerine düşünmek külfet.. sanki nedenini bulmaktan korkar gibiyim.. buraları bırakıp gitsem, pesimden gelir mi bu kasvet ? muhtemelen evet.. nereye gitsem içimde beni boğan eller, görünmez ama çok güçlü.. hayatla bağlantımı kesiyor.. herseye çözüm çözümsüzlüğü kabullenip beklemek belki de.. yalnızım ben evet yalnızım.. kalabalığın içinde onlardan biriymiş gibi davranmam yalnızlığımı görmezden gelme çabam aslında.. gülen yüzler görüp bir umut beklemek anlamayacaklarını bile bile.. ruhumun sıkışan yerleri esir alınmayı bekliyor.. adını kasvet koydugum, boguculuk koydugum bu sey yalnızlık aslında .. ve bunun çözümü bende değil sanırım, bu işte elimdekiler ve beni mutlu etmiyor.. öyle ki şizofrenliğe özendiriyor bazen.. beni mutlu eden tipler yaratsam kafamda, takılsak onlarla, olur mu ki :)<br />baglanmak istiorum bir dosta, evet su sıralar ihtiyacım olan bu.. niye yalnızım ki ben ? hep böylemiydim yoksa ? bilmem ki.. hayat..<br /><br /><br />*cin aralığı hakkında bkz: <a href="http://www.uludagsozluk.com/k/cin-araligi/">http://www.uludagsozluk.com/k/cin-araligi/</a>sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-61871146538745587712009-12-09T03:36:00.000-08:002009-12-09T04:23:51.739-08:00KEŞKEyazmadan önce başlığı attım. konsept bu olacak artık. ama birşeylere bağlı kalamadığımdan illaki sapmalar olur ki sapma daha girişte kendini gösterdi. hatta çok alakasız bi yazı olacak bu, beynimden geçenleri yakalamaya çalışırken anladım bunu. kafamda yer yok aklıma gelenler kalabalığa çarpıp geri çıkıyor haliyle yakalamakta zor oluyor. anlık birşey. refleks lazım. öyle ki ifade yeteneğimi kaybetmiş gibi hissediyorum sadece o da değil kendimi kaybettim sanırım, gören olursa iletsin mesajımı, kendimi çok özledim, bana geri dönsün.. bana ait olanlar bana geri döndüğünde birlikte gideceğiz buralardan.. nereye olduğu mühim değil.. ama denizi olacak bu yeni yaşam alanımızın ve vakit hep akşamüstü, güneşin denizle gökyüzünü başbaşa bırakmaya hazırlandığı an olacak.. evet, işte tam böyle bir anda duracak zaman, akrep ve yelkovan özgürlüklerinden vazgeçecek bizim için ve bana ait olanlar hep bende kalacak.. işte bu zamanda bize ait olan deniz kenarında yürüken bir sandal göreceğiz bizi bekleyen, o sandal bizi, başka bir zamanda bizi bekleyen benliğimin yansımasına götürecek.. zamanın durduğu yönden zamanın aktığı yere doğru bir yolculuk bu.. boyut değiştirmek gibi birşey, belki kıyamet günü gibi ama ölüm yok. aksine yaşayabilmek, nefes alabilmek ve damarlarına mutluluğu doldurabilmek adına bir yolculuk, biliyorum ki ona ulaştığımda buna değecek.. evet zamanı yaşamaya hazırlanıyor ben, ''kendim'' ve sandal.. sandala ağır geliyor bu yolculuk, durgun denizlerden akıntıya kapılmak gibi birşey bu onun için.. onu cesaretlendirecek ruhtan yoksun ve zamana yenilmesi kaçınılmaz, her metanın başına gelen oluyor, yitiyor zamanla tükeniyor.. denizin ortasında ben ve ''kendim'' zamanın saldırılarına karşı koyuyoruz var gücümüze, bizi içine cekmesine direniyoruz.. zaman tıpkı bir hortum gibi sarıyor etrafımızı o kdr hızlı dönüyor ki hiç bişeyi önceden göremiyor, planlayamıyoruz.. gücümün son damlasıyla hortumdan dışarı çıkarıyorum kafamı ve o anda zaman ters köşeye yatırıyor beni, çabuk geçme özelliğini unutuyor, biz onun yenmeye çalıştıkça, tüm agırlıgıyla yayılıyor üstümüze, bize ait olan ne varsa.. bian için pes edecek gibi oluyorum, kendimi zamanda kaybetmeye başlıyorum bian, oysaki yeni kavuşmuştuk onu bırakamazdım, boyut değiştirmemize ramak kala hemde.. onu arıyorum var gücümle zamanın ağırlığında ve en uzak köşesinde yeniden buluyorum onu, birden algılayamadığım bir görüntü beliriyor gözlerimde, kabarıyor deniz ve tüm hırçınlığıyla algılayamadıgım bi hızda ileriye fırlatıyor bizi o anda bilincimizi yitiriyoruz sanki.. gözlerimi açtığımda her seyin hissedebildiğim bi durgunlukta ve olağanlıkta aktığını görüyorum.. burası zamanın aktığı yer olmalı.. evet burası orası.. vakit akşam üstü değil, güneş yeniden doğuyor buralarda.. zamanın neresinde olduğumu hala kestiremiyorum.. daha uzun mu yolumuz yoksa yolun sonunda mıyız ? bunun cevabını veremiyorum kendime.. hayır, beklemeye de tahammülüm yok biran önce gitmeliyim zamanın durduğu yere.. sonsuza kadar orda aynı zamanda kalmak.. suan istediğim bu.. güneş tüm çıplaklığıyla tepemizde bu yeni yerde, denize yansıyan ışınlarında benliğim... denize yatmış güneşin tüm benliğimi bana vermesini bekliyorum.. zaman yine ağır ilerliyor, yavaş yavaş hücrelerime dolduğunu hissediyorum benliğimin, kalp atışlarım hızlanıyor, özlediğim herşeye kavuşuyorum ama herşeye rağmen zamanı durdurmam gerek, zamanın durduğu yere gidip bana ait olanları korumam gerek, artık kaybetmeye tahammülüm yok. kaybetme sırası güneşte, tüm benliğimi bana verdikten sonra yavaş yavaş gözden kayboluyor ve biz hep birlikte tüm sevdiklerimle birlikte zamanın durdurğu yere doğru yol alıyoruz.. zaman duracak ve biz hep içiçe yaşayacağız.. hiçkimse çalamayacak onları benden.. izin vermeyeceğim buna.. keşkelere yer yok, gereğini yapmak var bundan böyle...<br /><br /><br />fantastik ? hımm....sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-69212351016653218902009-12-07T04:57:00.000-08:002009-12-07T05:35:16.587-08:00pazardan kalma senaryolar..pazar gününden kalma bi miskinlik var üzerimde, okula da gitmedim, pişman değilim :D kill bill izledim müzikleri çok hoşuma gidio bu filmin, biraz kanlı ama olsun güzel film... bugün hiç bir planım yok, miskinlik, kitap okuma... gerginim. ulaşamadıklarımın gerginliği var üzerimde, yaşayamadıklarımın desem daha dogru olur.. gelir geçerr.. arada bi yokluyo beni böyle.. çok gıcık oluorum böyle zamanlarda.. pişmanlığın hazımsızlığını dışarı yansıtıyorum sanırım ama pişman olmam gerekiomu bundan da emin değilim.. yapabileceklerimin en iyisi buydu belki de.. elimden gelen budur.. en kötü özelliğim bu sanırım( belkide iyi bundan da emin değilim ) hiç bişekilde sınır koyamıorum kendime yani kapasitem budur bundan ötesine yetmez gücüm diyemiorum, herseyi yaparım, basarırım diye bagıran biri var içimde.. sonunda yapamadığımı görsem bile değişmiyor, susmuyor bu ses.. o yüzden objektif olmaıyorum neyi yaparım neyi yapamam bilmiorum tam olarak.. ugrasırsam herseyi yaparım içimdekine göre.. bu motivasyona fazla mı kaptırmışım acaba kendimi :)<br />yaşayamadıklarım gelince aklıma.. uzunn yıllar var önümde yaşarız elbet die bi teselli geliştiriorum kendime ama yetmio ki bu beni sakinleştirmeye.. kim dedi önümde uzun yıllar oldugunu? 2oli yaslarında ölen bi dolu insanın tesellisi de buydu belki ama uzuunn uzunn yıllar göremedi hiç biri.. işte öbür dünya bu noktada mükemmel bi motivasyonn.. umarım vardır öle bir yer, hoş ordada isteklerim aynı olacak mı belirsiz ama olsun yeniden nefes alma düşüncesi de fena değil ölümle kıyaslandığında.. tanrım, kendimizi avutacak ne cok sey geliştirmişiz.. ölücez işte ötesi yok.. öle böle geçio hayat, istekler, arzular bunlara ulaşma mücadelesi sonra bu ugurda ilerlerken stres,sıkıntı hooopp bunlar bi hastalığı tetikler yalan olur tüm mücadele, tam da yaklaşmışken hedefe bi bakmışsın ki nihai sona daha yakınsın :) biliyorum,iğrenç bi senaryo oldu ama hayatın senaryosu maalesef koşulsuz sartsız kabul etmişiz bi kere oynayacagız rolleri,sözleşme yok olsada feshetme maddesi yok,ömür boyu gecerli :) hadi kolay gelsin millet...sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2333103243935954290.post-84737870438446012009-12-04T10:54:00.000-08:002009-12-04T11:06:29.982-08:00yeni bir adressevgili izleyicilerim bundan böyle uluslarası ilişkilere dair yazılarıma bu adresten ulaşabilirsiniz <a href="http://www.sfk-politics.blogspot.com/">www.sfk-politics.blogspot.com</a> burada uluslarası ilişkiler okuyan arkadaslara yardımcı olmak için bazı ödevlere de yer verecegim zira ben bazı konularda arastırma yaparken cok zorlanıyorum. onun dışında bu adreste gündeme dair yazılara, türkiyenin komsularıyla ilişkilerine kısacası konjonktürel gelişmelere ve bu gelişmelerle ilgili yorumlarıma ulaşabilirsiniz.sfkhttp://www.blogger.com/profile/14097326507165208008noreply@blogger.com0