29 Ekim 2010 Cuma

canın mı sıkkın? dogru kitabı seç,geçsin

Ev soğuk. Buaralar herşey soğuk gerçi. İçimi ısıtan hiçbirşey kalmadı. Donmaya terkedilmem umarım. Yaşamayı bilmiyorum ben ya da unutturdular bi şekilde. Birkaç gündür okuduğum kitaplar böyle düşünmeme sebep olsa da çok önemli etkileri de oldu üzerimde. Çok mutsuz olduğum bir anda gidip onları almakla çok iyi yapmışım. İşe yarayacağını biliyordum. Kasıtlı seçimlerdi ikiside. Beni kendime getirecek şeylere ihtiyacım vardı. Nelerdi bu kitaplar?
İlki, Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan. Bu kitabı daha önce de cok duydum ama okuma fırsatım olmamıştı. Çok kızdım kendime, daha önce okumalıydım belki daha önce adım atardım bişeylere. Bir zamanlar roman okumayacağım diye büyük bir laf etmiştim. Ne kadar saçma oldugunu Tolstoy'un Savaş ve Barış'ına başlayınca anladım. Daha başlar başlamaz hissettirdi bunu bana.
Neyse bilim adamı diyordum. Mustafa İnan bir İTÜ efsanesi. İnşaat Mühendisliğiyle ilgili yaptığı çalışmalarını anlamam sadece çok saygı duyabilirim. Beni etkileyen Mustafa İnan'ın edebiyattan felsefe politikaya kadar geniş bi yelpazede bilgi sahibi olmasıydı. Tam bir divan şiiri aşığı. Bazı dizeleri matematiksel olarak formülize edip öyle okuyor. Yahya Kemal'in şiirlerini ezbere biliyor ve tersten okuyor. Böyle ilginç denemeler yapıyor. Bir tür beyin jimnastiği. Bunun sürekli yapılması gerektiğinş düşünüyor zaten. Düşünmek zor, yorucu ve genelde kaçınılan bir eylemdir diyor. Halkımız düşünce tembelidir diyor. Hak vermemek elde değil. En çok ilgimi çeken dil ve kelimeler üzerine yaptığı çalışmalar.Mesela çocuk kelimesinin aslında domuz yavrusu demek oldugunu biliyor muydunuz ? kelimeleri nerden geldiğini bilerek kullanmak eglenceli oluyor. Mesela serbest aslında başı bağlı demekmiş. Daha ilginç örneklerde var. Fransız dokumacı Baptiste de Türkiye'ye gelene kadar 'patiska' olmuş. İlk boykot İrlandalı arazi sahibi Mister Boycott'a karşı yapılmış. Kelimelerin nerden geldiğini zaman zaman düşünmüşümdür ama genelde köküne bakarım birşey çıkmıyorsa sıkılır bırakırım bir tür düşünce tembelliği yaparım yani. Bunları araştırmak boş bir iş gibi gelirdi ama aslında önemli, sorgulamanın temeli buralarda atılır.
Çok genç yaşta ölüyor Mustafa Hoca(56). Türkiye için büyük kayıp bence. Çünkü hep Türkiye ye hizmet için çalışıyor, yurtdışında makale yayınlamıyor Mustafa Hoca. Tabi bunun ne kadar doğru oldugu tartışılabilir ama burada niyet önemli. İçinde bulunduğumuz dönemde insanlar bırakın ülkelerine hizmet etmeyi nasıl soyabilirm diye kafa yoruyorlar, malum. Daha çok şey var anlatılacak ama siz en iyisi kitabı okuyun.
Bu kitap içimde ölmüş olan birşeyleri canladırdı diyebilirm. O dönemin şartlarında Adanalı, köylü çocuğu başarabiliyorsa biz neden yapamayalım?
İkinci kitap, Bir Bilim Adamının Serüveni. Söyleşi türünde bir kitap. Ünlü jeolog Celal Şengör'ün kitabı. Celal Şengör'ün düşüncelerine katılmamakla birlikte çok genç yaşta elde ettiği başarılara saygı duymamam mümkün değil. İnanılmaz hırslandırdı beni. Özellikle ortaokulda! sırf Naziler hakkında 149 cilt kitap okuması beni çok etkiledi ve kendime bir ton küfür etmeme sebep oldu. Bir uluslararası ilişkiler mezunu olarak 3-4 kitap ancak okumuşumdur bu konuda, utanç verici. Tabi tüm bu yaptıklarına ve başarılarına ragmen tam bir şımarık zengin cocuğu. Olayları yorumlayış ve kullandığı uslüp bunu acıkca ortaya koyuyor. Ayrıca Mustafa İnan'ı hayatı boyunca sadece 16 makale yazdıgı için eleştirmesi de canımı sıktı. Bunu söylerken Mustafa Hoca'nın ugrastıgı işleri,cektiği geçim sıkıntılarını ve daha bircok sorununu göz ardı ediyor. Ekmek yoksa pasta yesinler hesabı. Kitabı daha bitiremedim, bitirince daha kapsamlı bir yorum yaparım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder